2 Mayıs 2009 Cumartesi

cherie: mehmet çetin





















cherie:
ama sen mi çağırıyorsun ben mi geliyorum
durmadan tarih düşü gören bir eski cafede
edithpiaf şarkısına mı çağırıyorsun beni
sen. eski sokak şarkılarınca
dokunaklı. ay kaçağı. ürkek kuşlar dalı
cherie. sesinde derin titremesi var bir nehrin
sayfaları açık unutulan kitaba benzeyen yüzünle

okuyorum nasıl da güzelleşiyor yeryüzü
ne çok umutlanıyorum yaza hazırlanıyoruz
cherie, bahar gibiyim tavernie des halles'de..

mösyö, bir demi daha lütfen. yazılmalı bu şarkı
kentin en mahçup yerine akıp gidecek çünkü
seine nehri. ortayerinden kutsayıp paris'i
ortayerinde kalbim

tavernie des halles'deyiz. bizimle, yaşlı leo bile


yaza mı hazırlanıyoruz cherie bahar gibiyim
aşka başlıyoruz adınla ya da acıyla cherie
yüreklerine kapanıyoruz birbirimizin
avuçlarına kapanıyoruz birbirimizin
nasıl mutlu olabilir bir insan nasıl
böyle bir dünya nasıl güzelleşir
nasıl güzelleşmez böyle bir
dünya daha: dünyamız

böyle bir aşkla ki böyle ansız ve amansız
cherie, gözlerinle güzelleşecek dünyamız
sesinde derin titremesi var bir nehrin
vicdanımız sanki uzakasyalı ve uzak
gözlerin ki güzelleşecek dünyamız
yan yana iki okyanus kadar derin
karıncaların eğilip su içtiği
dediklerince gözlerin
sen baktıkça güzelleşecek dünyamız
ağlıyoruz düşlerine dönen gözlerimizle

dünyamız şimdi gözlerinin önünde
sabırsız bir sardunya yaprağına sus olup

bir su damlası kadar dokunaklı karşımda sayfaları
açık unutulmuş yüzün ve okula yeni başlayan
çocuğunum ben heceleyerek okuyorum
güzelleşiyor dünyamız okuyorum niye
tutmuyor dizlerim ama ellerim bile
dalına tutunamayan kuş gibiyim

sesinde derin titremesi var bir nehrin: öptüm
öpüyorsun: çok daha güzelmiş dünya

gözlerin kalkmış uzakasya'dan henüz geliyorlar
rüzgârdan geliyor saçların ki sevincimiz sanki
sesin avutuyor beni alıyorken yürekdalına
bilsen ne çok kimsesizdim cherie cherie

paris'teyiz cherie. yaşlı leo anarşistmiş yine. ne güzel
eski bir küba şarkısının sesiyiz. ne güzel. ama bir ay-
rılık mı duruyor azilerimizde. biz ayrılıkla başlatıyoruz
aşkı. ama korkuyorsun cherie korkuyoruz durmadan
korku her an. dünyamız: annen mi aşka açık unutmuş
sonsuz bir susuşa benzeyen yüzünü. okuyorum acemi
ve dersimli ama durmadan güzelleşiyor dünyamız işte:
bizim. kuşların dünyası sana gecikmiş rüyamdır belki

her an yüzyüzeyiz her an aşk mı bilmem niye
utanıyorum oysa para verirken metrodaki saksofoncuya
şarkısı acı çeken aşka benziyor aşkımıza benziyor: dünyamıza

tarih düşü gören bir eski cafeye geldin bir edithpiaf şarkısıyla
şarkını dinliyorum cherie sonsuzluk kadar güzelleşen yüzünde
dünyamız işte birazdan dinecek bandoneon çığlıkları da sızıyor
aramıza sızılar içindeyiz birden istanbul'da mıyız bir öğrenci
evindeyiz sanki öldürülenlerin fotoğrafları arasındayız
kayıpların adlarına benziyor aşkımız birden mi zaman
bir eski aldanış oluyor yine cherie korkuyorum
kayboluyorum kayıplara karışıyorum onların
kokusuna karışıyorum hücre günlerimin
emaneti bir fulya kokusuyla

o fulya kokusuyla sokuluyorsun yalnızlığıma
burda kominarlar yaşıyor diye slogan yazdığımız
duvardibindeki çığlığıma. anımsıyorum. anımsadık-
ça onların yazgılarına karışıyorum son komünarların
çatışarak öldükleri dibinde kurşuna dizildikleri duvara
benziyor yüzüm ama niye ama yine mutsuz ölmüyorum

mutsuz ölmüyorum ama bir eski aldanış oluyor
yine zaman ve ben birazdan terkedeceğim sanki
bu kenti bunu biliyorum bunu bilmek alıp beni
dersim'e götürüyor yine orda laç deresi'nde
en eski çığlığıma karışıyor sesim

sesimi tanıyamıyorum cherie korkuyorum
sesimden ırmaklar akıyor avuçlarına
bildiğim bütün dillerden acılar
unutmak istediğim ağıtlar

ben o romantik ben mi o gerçeküstücü cherie

ama ben korkuyorum işte durup kayıplara
karışıyorum okula yeni başlayan çocuklar
kadarım adını öğrenmekle başlamak
istiyorken bir aşka kayıpların gözleriyle
bakıyorsun bana panflüt sesiyle şarkılara
karışıyorum yaylıların göğsümde akıttığı ırmak-
lara karşıyorum orda boğulacağım aşka daha

cherie. sen. eski sokak şarkılarınca
dokunaklı. ay kaçağı. ürkek kuşlar dalı

kurtar. ben de tarih düşü görüyorum bu cafede herkesle
garson bile ordan geliyor sanki yüzüyle tarihin kendisini
aradığı yerde sen: danseden şarkıcı eskisi. iki yalnızın
şarkılaşan acısında ince bir gülümsemeyle zaman o
eski tahammül sanki cherie birazdan terkedeceğiz
bu kenti. biz, aşka karışacağız kırklara karışırca

mösyö, bir demi daha lütfen. yazılmalı bu şarkı kentin
en mahçup yerine akıp gidecek çünkü seine nehri
ortayerinden kanatıp paris'i. ortayerinde kalbim

bir demi daha mösyö. modernsanatlar müzesindeyiz
kadınlar çıplak göğüsleriyle savaştalar. tapınakları
başlarında taşıyan karyatidler. bakın, hammurabi
de burada. pan, flütüyle. krallar bile burada niye
tarihin ihaneti olarak geri dönmüşler aramıza
ama biz kuşlara benzeyeceğiz ve birazdan
göçkuşlarının unutup gittiği yağmurun
sustuğu yerde ıslak bir kaldırıma mı

-döneceğim birazdan öyle bir titremeye

döneceğim
eski bir tahammül olacak yine zaman

yolları karıştıracağım yine birbirine örneğin kırmızı
ışıkta geçeceğim karşıya acı bir frenle yıkılıp
kalacağım ortayerine yolunun ve öylece mi
birazdan terkedeceğimbu kenti cherie
zaman eski bir aldanış olacak yine

paris şarkıları bunlar en eski cafede doğru değil
neşeli oldukları onların tarihe aldanış bu yine
nasıl mümkün olsun ki aşk yaşamışlarsa..

otuzsekizi yaşamışlar sanki hepsi kıyam kıyam kıyamı
olmasın böyle durmadan aldanıp tarihe ağlıyoruz ki
ağlayacağız sanki eski sokak şarkılarıyla paris'te
mağmadayız bak tarih düşünü görürken senin
düşüyorum bir kuşkonmaz dalından yangınına
üşüyor kalbim. katlanamıyorum. sokağa bırakılmış
köpeğin sesinde tarihin evin ülkenin inkârını arıyorum

modernsanatlar müzesindeyiz ama paryalar nerede
ey bir heykel kadar çıplak olduğumuz aşklar bin-
sekizyüzdörtteyiz: napolyonun tacı ve yanıba-
şında kılıcı. ama silmişler ama silmişler kanı
yağmacılığın mğzesine katkıda bulunanlar
tarih ve sanat ve onaltıncı louis vesaire..

biraz dinlenelim cherie
yordu bunca taş ve kan ve krallar, ama ahh
biri de sizi yazsaydı isa figüründen firar eden kızlar

firardayız cherie paris'teyiz. yaşlı leo anarşist yine
ne güzel. eski bir küba şarkısının sesiyiz. ne güzel
ama ayrılık mı duruyor azilerimizde. ama korku-
yorsun cherie korkuyoruz sen durmadan korku
dünyamızsın sanki annen açık unutmuş yüzünün
sayfalarını. sonsuz aşka benzeyen yüzünde ansız
bir sardunya onun kokusuna karışıyorum acemi
ve dersimli ve durmadan güzelleşiyor dünyamız
bizim. kuşların dünyası. sana gecikmiş rüya belki

bir demi daha mösyö. gideceğim kentinizden
birazdan. cherie. ama niye ama yine mutsuz
ölmüyorum: zaman o eski tahammülken yine
.
mehmet çetin
usenima@hotmail.com

foto: i.polatlı
.

Hiç yorum yok: