30 Ocak 2013 Çarşamba

Döğüşenler de var bu havalarda: Mehmet Çetin

Monet
"(...)
Bugün 19 Aralık..
Ahmed Arif’in “Dumanlı havayı kurt sevsin/Asfalttan yürüsün Aralık/  Sevmem, netameli aydır/ Bir başka ama bilemem/ Bir kaçıncı bahara kalmıştır vuslat/ Kalbim, bu zulümlü sevda/ Kar altındadır” dediği günler içindeyiz yine. O netameli ay, Aralık’ta. Ölümle sınanan yaralarımız da kar altında: Dersim’de, Xelebçe’de, Maraş’ta, Zindanlarda, Roboskî’de hâlâ ve hâlâ..
Bugün 19 Aralık ve Zindan ve Maraş ve Roboskî..
(...)
Bugün 19 Aralık. Yani faşist Türk devletinin tarihte eşine az rastlanır bir operasyonla, onlarca tür kimyasal gaz, yüzlerce silah ve bomba çeşidiyle, hatta itfaiye ve iş makinalarını dahi öldürmek-yaralamak için kullandığı cinayet operasyonun yıl dönüm günü, devrimcilerin alev toplarıyla diri diri yakıldığı, onlarcasının katledildiği, bir o kadarının da yaralı bırakıldığı gün...
Yaralı Bırakmak..
Üzerinde düşünmeyi ve durup durup yeniden düşünmeyi gerektiren sonuçlardan biri de bu olsa gerek; yaralı bırakmak! Tarihte egemenler hep bunu yaptı zaten. Öldürerek bitiremeyeceğini anlayan egemenler fiziksel, ruhsal, duygusal vb. pek çok alanda yaralı bırakmayı seçti, mağdurlar üzerindeki egemenliğini sürdürebilmek için. Tıpkı az ilerimizdeki Xelebçe, Maraş, Roboskîve sahip çıkılmasa daha da üşüyecek yaralarımız gibi…
Dersimli de iyi tanır bu yaraları, kendi yarasından tanır, bir bir kendi yarası üstüne sayar onları…
Çünkü Dersim’de de tıpkı Türkiye'nin ve Kürdistan'ın hemen her yerinde ve hemen her gün olduğu üzere, ‘siyası soykırım’ niyetli devlet terörü, öldürmeler, yaralı bırakmalar, tutsak almalar biçiminde sürüyor. Dersim’i temsil alırsak seçilmiş Alican Önlü’den Aysel Doğan’a, Murat Kur‘dan Dersim Derneği ve Dedef yöneticisi Ali Mükan'a, eğitim emekçilerinden daha pek çok devrimci ve yurtsevere kadar, yani KCK gerekçesiyle BDP'nin seçilmişlerinden diğer devrimci parti, dernek, federasyon üye ve yöneticilerine kadar süren tutuklamalarla, ‘siyasi soykırım’ operasyonlar sürüyor. Yani egemenler, muhaliflerini öldürmeye, öldüremiyorsa yaralı bırakmaya Dersim’de de devam ediyor...
Bunları da iyi bilir Dersim, ne çok acıyı ne çok yarasından bildiği gibi, bilir ki..
Roboskî’yi mesela, o gencecik bedenlerinin üzerine yağdırılan bombalardır Türk devletinin 38'de başlarına yağdırdığı.. Enfal’i, Halepçe'yi de tanır yine 38’den ve 19 Aralık’ta zindanlarda devrimci tutsakların başlarına yağdırılan kimyasal ölüm gazlarını da, Maraş katliamını da iyi bilir Dersimli, kendi soykırımından, öteki olmanın, Alevi olmanın, Kürt olmanın bedellerinden bilir bunu ve sürgünleri, daha nice yaralı bırakılmaları…  
Dersim insanının yaralarıyla mağduru ve mazlumu tanıma duyarlığı, kendi derin acılarının da karşılığıydı. Bunun için ah etmeden nice bedel ödedi, ödemeye de devam ediyor. Ancak ve özellikle yakın yıllarda açığa çıkan kimi kırılmalar sonucu, niyetini bir, sözünü bir, eylemini bir kılamamanın bedellerini de ödüyor. Fiilen jenositten geçirilen, yaralarıyla baş başa bırakılan, asimile edilmek istenen, etnik ve inanç ve tarihsel-toplumsal kimliğiyle oynanan, yakmalar-yıkmalar, sürgünler, barajlar, derken yine eski-yeni Kemalist ya da misyoner cemaatçi kuşatmalarla sınanan Dersim, yeni ve tehlikeli bir süreçle karşı karşıyadır. Bu tehlike, Alişér’in “Birlik zamandır Dersim’in” çağrısını yine ve yeniden elzem kılmaktadır.
Birlik Zamanıdır Dersim’in                                                   
Yani bilincinde, ruhunda ve bedeninde açılan yeni yaralarla da olsa, mazlumlar, o yaraları bir gül gibi göğüslerine işleyerek yaşamayı, birlik olmayı, unutmamayı ve ‘hayır’ demeyi ısrarla sürdürüyorlar ki, buz tutan bu havalarda sokakları, alanları, dağları tutanlar da onlardır...
Emperyalist saldırganların paylaşım niyetlerine göre coğrafyamızda yeni sınırlar çizmeye çalıştığı ve yine savaşlar, katliamlar, sürgünler yaşattığı bu günlerde, bu emperyal hesaplara karşı duran -Kürdler öncelikli olmak üzere- bütün halklar, her rengin, her dilin, her cinsin kendisini özgürce ifade edebileceği özerk ve demokratik bir Türkiye, Kürdistan ve konfederal bir Orta-Doğu’nun da kavgasının yükselterek sürdürüyorlar. Komünyalist bir özgürleşme vaadini Rojawa’dan başlayarak çiçeklendiren devrimciler, özgürleşmiş Kürtler ve diğer halklar, netameli de olsa bu ayda, buz tutan kimi vicdanlar inadına, yine buz içinde açan kırmızı gül çağrısıyla ‘vuslat’ı haber eyliyor, özgürleşme bildirisini Mezopotamya’dan yeryüzüne sürüyorlar…
Özerk ve demokratik bir Dersim’in geleceği de buradadır işte.
Yani keder birliği ettikleriyle kader birliğini de eylemekte! Ki yarasını kardeş kılmayı bilendi ancak geleceği de kardeşleştirecek olan. O halde, o kardeşlik baharı adına işte,Kırmanciya Beleké aidiyeti, özgür ve demokratik bir Dersim hasreti ile birağzıdan söylemenin zamanıdır yine,
“Birlik zamandır Dersim’in” diye..
Ne iyi ki böyle bir birlik ve özgürleşme adına da “Döğüşenler de var bu havalarda…”
(...)"
Mehmet Çetin
dersim gazetesi, ocak'2013

Hiç yorum yok: