12 Temmuz 2013 Cuma

barikattan şiire çıkılır: mehmet çetin

barikattan şiire çıkılır..

 konfiçyus: “aradığını bilmeyen, bulduğunda anlayamaz..
barikat: sesinle çık dışarıya sesine çık ve yeter de..
ilkin bir yan yana durma hali, öyle.. tanış olma.. ama acı acıyı tanıyorduysa bir yerden, itiraz da tanıyordu itirazı.. öyle, yan yana bir durma hali.. diklemesine değil.. her biri kendisi.. hiyerarşisi olmayan bir varolma.. cepheden saf tutma hali..  
barikat.. yeryüzü egemenlerinin saldırılarına karşı durmak.. barikat.. durup düşünmek yeniden.. hatırlamak, unutturulmak isteneni.. yola düşenleri.. yolda kalanları.. ‘ruhlarımız geride kaldı’ diyen bilgenin hatırlattığı ile yeniden bütün, yeniden kendi olmak.. parçalanmış birer imge oluştan kendi bütününe varmak.. görmek.. duymak.. ve yeniden kendi menziline düşmek..
geri çekilmek zorunda kalındığında, çekilebilecek son barikatın vicdan olduğunu.. oraya kurulan barikatın arkasında durulduğunda, oranın kendi vicdanı olacağını, söyler gibi bir sahicilik..
‘barikatı vicdana kurmak'tan kasıt biraz da bu olur..
barikat, bir saldırı hali olmasa gerek.. esasen savunma.. hayata dair.. itiraza dair.. vicdana dair.. bak.. gör.. duy ve ‘hayır’ de.. en çok da ‘hayır’ demeye dair.. saldırı mı gelir ardı ardına.. isyancıların büyük fıçıları toprak ve taş doldurarak yaptığı savunma amaçlı ‘barricade’lardan geçip paris komünü’ne varır.. sokakları tutar.. alanlara açılır.. ki marx için bakunin için de bu bir ‘sanat yapıtı’ olur..
‘hayır’ sokağa indiği anda ‘hayalet’lerin birbirine dokunması olur.. soluklanma anı.. omuz sıcaklığı.. ses olur sesleniş olur.. “kim var imiş biz burada yoğ iken” diye sual eden karacaoğlan’a “..kulak verdiğimiz sesler içerisinde artık susmuş olanların yankısı yok mudur” diye yankı olur benjamin.. doğrulur sual, zamana karşı söylenmiş pek afili bi ‘hayır’ olur..
sımsıkı bir vicdan örgütlenmesi.. yaraları saran yoldaş eller.. yitenlerin tebessümü ile ansız bir aşk.. barikat, egemenlerin koyduğu bütün sınırlara karşı yeryüzünün en sahici ‘ciraniye’si olur.. örgütlü aşkın enternasyonali..
ki aşkın örgütlenmek olduğunu şiir, mor külhani’den de bilir..
gözyaşı da olur elbet kahkaha da.. ah, yaralı barikat arkadaşı, candan yakın olur cana.. ‘hayır’ diyen aşkın isyan rengiyle delacroix olur da yüzyılları komünara selam durdurur.. ve son komünarın kurşuna dizildiği duvar dibinden sokaklara çıkar yine.. farklılığın farkındalığına kefil, eşitliğine sufle olur..
çünkü şiir ‘hayır’ ile başlar ki picasso’nun “..hayır ‘evet’ten önce gelir” dediği olur bu..
bu, saf alışın şiiridir ki barikata ahde vefa olur, zamana yazılır..
bu da barikattaki insanın aşkhali olur..
aşkhali: misal burada yinelenir.. nasıl ki ismin –i hali, -de hali, -den hali vardıysa insanın da farklı halleri olduğu aşikardı.. barikatın da.. aşkın da.. uzun bir aşk öyküsünden yenilerek kendine çıktığında şiir, ‘yenilmişsek neyiz böyle gümbür gümbür’ diye sorar:
"gümbür gümbür gül yine aşk olsun ayaksesin
sahip çık küllerine ya anka ol ya anka, tıpkı öyle"

ki renkler gölgeler şiirler şarkılar ondan söz eder hep..
öyle olur.. ama o da aşkın hallerinden ancak biri olur..
bu karın ağrısı bütün sokağı tanıklığa çağırır: “bir kalır uzun duvarlar ve onların dipleri/ bir kalır yılgın adamların hep ‘evet’ dedikleri”(t.uyar) olur.. bir de sahicilik suali olur aşkhali ile ardına düşülen.. insanın kendisi ve ilişkili olduğu hayatla, yani öteki varlıklarla kurduğu dil hali.. örselenmiş, kendisine ve emeğine yabancılaştırılmış, çevresi ile birlikte kirletilmiş, kendini anlamlandırmanın olanaklarından yoksun ve yarınsız bırakılmış.. kendine dair bir söz, bir davranış, bir tahayyülden yoksun bırakılıp kendisini de hızla tüketen ideolojinin tutsağı kılınmış insan..
bu insan nerede ve nasıl sahici olabilirdi artık: barikat..
barikat yeni şarkılar söyler.. insanın aşkhali, alıp kalbini karşısındakinin avucuna koyabilmesi der sanki; al, kalbim bu, en savunmasız, en kırılgan, en aşkhali ile.. ökseler misin.. örseler ya da öper misin: vicdanına emanet..
cesaret değil bu, başka bir şey, başka bir..
insanın farklı halleri olduğu aşikardı, şiirin de..
şiirin entelektüel vicdanı hep bunu söylemek olur..
cibran: “..o anda tapınağın içinden gelen bir ses duydum: 'yaşam iki yarıya ayrılmıştır: biri donar, biri yanar; yanan yarı, aşk'tır.' bunun üzerine tapınağa girdim, sevinçle diz çökerek dua ettim: 'tanrım, beni yanan alevin besleyicisi yap... tanrım beni kutsal ateşine at...'”
barikat: buradan şiire çıkılır.. öyle olur.. yenilgi sanılır bu.. ki tam da o anher bi­ri bi­zim gü­cü­mü­zün ve amaç ber­rak­lı­ğı­mı­zın bi­rer par­ça­sı olan, bu ‘ye­nil­gi­le­rin’ hiç bi­ri­ni bi­le yi­tir­mek is­te­me­yiz” diye sahiplenen sevgili rosa olur ki tarihe not düşer: “..var­dık.. varız.. var olacağız..”
öyle olur, o barikatlar ki bir ‘hayalet’in yeniden bedenleşmesi..
sınırsız ve sınıfsız bir yeryüzü hasretinin bildirisi olur..
barikattan iktidara değil ama şiire çıkılır..
kiraz zamanı şiirine..
şiirin kadri biline..

ey susam!.. ey karanlık!.. ey borçlarını ödemeyenler!.. sen o ses misin en aşağılardan gelen!..” (t.uyar)
mehmet çetin
haziran’13, a’dam
mehmetcetin@hotmail.com
tiroj, temmuz sayısı'13

Hiç yorum yok: