barikat: sesinle çık dışarıya
sesine çık ve yeter de..
ilkin bir yan yana durma hali,
öyle.. tanış olma.. ama acı acıyı tanıyorduysa bir yerden, itiraz da tanıyordu itirazı..
öyle, yan yana bir durma hali.. diklemesine değil.. her biri kendisi..
hiyerarşisi olmayan bir varolma.. cepheden saf tutma hali..
barikat.. yeryüzü egemenlerinin saldırılarına
karşı durmak.. barikat.. durup düşünmek yeniden.. hatırlamak, unutturulmak
isteneni.. yola düşenleri.. yolda kalanları.. ‘ruhlarımız geride kaldı’ diyen bilgenin hatırlattığı ile yeniden
bütün, yeniden kendi olmak.. parçalanmış birer imge oluştan kendi bütününe
varmak.. görmek.. duymak.. ve yeniden kendi menziline düşmek..
geri çekilmek zorunda
kalındığında, çekilebilecek son barikatın vicdan olduğunu.. oraya kurulan barikatın
arkasında durulduğunda, oranın kendi vicdanı olacağını, söyler gibi bir
sahicilik..
barikat, bir saldırı hali olmasa
gerek.. esasen savunma.. hayata dair.. itiraza dair.. vicdana dair.. bak.. gör..
duy ve ‘hayır’ de.. en çok da ‘hayır’ demeye dair.. saldırı mı gelir ardı
ardına.. isyancıların büyük fıçıları toprak ve taş doldurarak yaptığı savunma amaçlı
‘barricade’lardan geçip paris komünü’ne varır.. sokakları tutar.. alanlara
açılır.. ki marx için bakunin için de bu bir ‘sanat yapıtı’ olur..
‘hayır’ sokağa indiği anda
‘hayalet’lerin birbirine dokunması olur.. soluklanma anı.. omuz sıcaklığı.. ses
olur sesleniş olur.. “kim var imiş biz burada yoğ iken” diye sual eden karacaoğlan’a “..kulak verdiğimiz sesler içerisinde artık susmuş
olanların yankısı yok mudur” diye yankı olur benjamin..
doğrulur sual, zamana karşı
söylenmiş pek afili bi ‘hayır’ olur..
sımsıkı bir vicdan örgütlenmesi..
yaraları saran yoldaş eller.. yitenlerin tebessümü ile ansız bir aşk.. barikat, egemenlerin koyduğu bütün sınırlara karşı yeryüzünün
en sahici ‘ciraniye’si olur.. örgütlü aşkın
enternasyonali..
ki aşkın örgütlenmek olduğunu şiir,
mor külhani’den de bilir..
gözyaşı
da olur elbet kahkaha da.. ah, yaralı barikat arkadaşı, candan yakın olur
cana.. ‘hayır’
diyen aşkın isyan rengiyle delacroix olur da yüzyılları komünara selam
durdurur.. ve son komünarın kurşuna dizildiği duvar dibinden sokaklara çıkar
yine.. farklılığın farkındalığına kefil, eşitliğine sufle olur..
çünkü şiir ‘hayır’ ile başlar ki picasso’nun
“..hayır ‘evet’ten önce gelir” dediği
olur bu..
bu, saf alışın şiiridir ki
barikata ahde vefa olur, zamana yazılır..
bu da barikattaki insanın aşkhali
olur..
aşkhali: misal burada yinelenir.. nasıl ki
ismin –i hali, -de hali, -den hali vardıysa insanın da farklı halleri olduğu
aşikardı.. barikatın da.. aşkın da.. uzun bir aşk öyküsünden yenilerek kendine
çıktığında şiir, ‘yenilmişsek neyiz böyle gümbür gümbür’ diye sorar:
"gümbür gümbür gül yine aşk olsun ayaksesin
sahip çık küllerine ya anka ol ya anka, tıpkı öyle"
ki renkler gölgeler şiirler
şarkılar ondan söz eder hep..
öyle olur.. ama o da aşkın
hallerinden ancak biri olur..
bu karın ağrısı bütün sokağı
tanıklığa çağırır: “bir kalır uzun
duvarlar ve onların dipleri/ bir kalır yılgın adamların hep ‘evet’ dedikleri”(t.uyar)
olur.. bir de sahicilik suali olur aşkhali ile ardına düşülen.. insanın kendisi
ve ilişkili olduğu hayatla, yani öteki varlıklarla kurduğu dil hali..
örselenmiş, kendisine ve emeğine yabancılaştırılmış, çevresi ile birlikte kirletilmiş,
kendini anlamlandırmanın olanaklarından yoksun ve yarınsız bırakılmış.. kendine
dair bir söz, bir davranış, bir tahayyülden yoksun bırakılıp kendisini de hızla
tüketen ideolojinin tutsağı kılınmış insan..
bu insan nerede ve nasıl sahici
olabilirdi artık: barikat..
barikat yeni şarkılar söyler.. insanın
aşkhali, alıp kalbini karşısındakinin avucuna koyabilmesi der sanki; al, kalbim
bu, en savunmasız, en kırılgan, en aşkhali ile.. ökseler misin.. örseler ya da
öper misin: vicdanına emanet..
cesaret değil bu, başka bir şey,
başka bir..
insanın farklı halleri olduğu
aşikardı, şiirin de..
şiirin entelektüel vicdanı hep bunu
söylemek olur..
cibran: “..o anda tapınağın içinden gelen bir ses duydum: 'yaşam iki yarıya ayrılmıştır: biri donar,
biri yanar; yanan yarı, aşk'tır.' bunun
üzerine tapınağa girdim, sevinçle diz çökerek dua ettim: 'tanrım, beni yanan alevin besleyicisi
yap... tanrım beni kutsal ateşine
at...'”
barikat: buradan şiire çıkılır.. öyle olur.. yenilgi
sanılır bu.. ki tam da o an “her biri bizim
gücümüzün ve amaç berraklığımızın birer parçası olan, bu ‘yenilgilerin’
hiç birini bile yitirmek istemeyiz” diye sahiplenen sevgili rosa olur ki tarihe not düşer: “..vardık..
varız.. var olacağız..”
öyle olur, o
barikatlar ki bir ‘hayalet’in yeniden bedenleşmesi..
sınırsız ve sınıfsız
bir yeryüzü hasretinin bildirisi olur..
barikattan iktidara değil ama
şiire çıkılır..
kiraz zamanı şiirine..
şiirin kadri biline..
“ey susam!.. ey karanlık!.. ey borçlarını
ödemeyenler!.. sen
o ses misin en aşağılardan gelen!..” (t.uyar)
mehmet çetin
haziran’13,
a’dam
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder