13 Aralık 2008 Cumartesi
adalya, bir daha bitti yaz ağla: mehmet çetin
adalya, bir daha bitti yaz. ağla..
I.
ben: eski bir yalıçapkını
adımı bulutla değiştirdiğim aşk çağımda
imgemi aramaya çıkıyorum. paramparça
yaz bitmeden sana geldim adalya
kentlilerin o rüsva yalnızlıklarından
ordaki sonsuz erkek uğultusundan
geliyordum ve erguvanları geçince: sen
şaşırmıyorum..
ne zamandır kesikti ellerim omuzbaşımdakine yaz-
dırıyorum bunları. ellerini istiyorum diyecektim
ki tut ellerimi ve gel adayla gözlerinle gel me-
nekşeler de gelir ardınsıra ırmak kuşları ile
şarkılar eflatunlar dar gelir yeryüzü çünkü
sıradağlar gelir okyanuslar gelir çocuklar
ve artık aşk zamanıdır eskir o mor ıslık
işkence eskisidir ki yeniktir ki kesik
yerlerinden sürgün verir ellerim
şaşırmıyorum
hiç yazmadık gözlerindeki son deniz akşamını
doyasıya yaşamadık bir kez olsun. anımsayalım
tam sırası. bu kez olsun al da gel gözlerini. gözlerinin
menekşelerini akdeniz imgesini al ve gel aşk duruşlu
ay dokunuşunu. gel ve bozguna uğrat bu yangını bu
eski ve eskimeyen yakışını yak. yana yana bulutlarınla
geçelim yan yana. geçelim akdeniz üzerinden düşelim
bir asteroide düşelim. düşe düşe, düşe dönelim
II.
düştük bir asteroide dönelim en eski halimize dönüp
bakalım kirletilmemişiz daha: deniz olalım orada yenibaş-
tan ve ney sesi. yosun olalım. bu iyi. ırmak olalım. gökkuşağı
ve yanısıra bir kuğu. yağmurun yağacağı yok. yağalım. sevişe-
lim yani çoğalsın aşk. renklerin keşfine çıkalım. dağılalım. dağı-
talım sonsuzluğu her yana. ilk amip olalım.orada başlatalım ilk
insanı. seviştikçe çoğalalım çoğaldıkça yine örgütlenelim çoğal-
dıkça daha bölünsün hücrelerimiz. örgütlenelim. hücre hücre
çoğalalım. bölündükçe yine bağıra çağıra. paramparça
olalım şimdiki gibi. şaşırmayalım. hiççç
parçalandık işte: bağıra çağıra çoğaldı insan. çoğalsın da-
ha çoğalsın. böyle sonsuz kıldığımız insanın inkarı olalım
şimdiki gibi paramparça. bakıp nutuk atalım sonra çığlık:
paramparçaymış insan: eywaax..
parçalandık mı. tamam. külolmak var daha külolalım
bir rüzgâra kuş olalım. vurulalım. vurulup düşelim
yine akdeniz’e. paramparça
düşelim
düşe düşe
düşe dönelim
menekşeler arasında sevişelim
ben: aşk çocuğun. sevişelim diyorum bunu unutma
güneşin penceresinden geliyorum koynuna. ikidebir
anımsatma sakın aşk kuğularına. esmer vatandaş
oluşumu. unutmuyorum
unutmuyorum: aşkçocuğunum. sana doğuyorum
sonsuzluk oluyorum. sonsuzluğunda paramparça
III.
ben: eski bir yalıçapkını
adımı bulutla değiştirdiğim aşkçağımda
imgemi aramaya çıkıyorum böyle paramparça
neredeyse yirmibirinciyüzyıl mağara duvarlarında ve oysa
tutmuş neler yazdırıyorum ben omuzbaşımdakine. başlat
diyorum: utanç değil gidip yerleşmek o kadının koynuna
yaz diyorum. öpmeye gidiyorum. adalya’yı ağzından
denizini son akşamından. kuşlarını kanatlarından
ırmaklarını sularından öpmeye gidiyorum
-meye gidiyorum mek istiyorum mek istiyorum mek..
(...)
-mekten geliyorum mekten geliyorum mekten
öp
mek
ten mi
kan tutmuş gibi boynunu öpmekten geliyorum
boynunda yine o sonsuz kuğu. hani kuş olur ya
bazen insan düşer bir yangına ordan geliyorum
aşk yangınında yatışıyorum ancak. yatıyorum
dalgakıranımın koynunda
susuyorum
ellerini tutmaya çalışıyorum sevgilinin. ellerim
karanlığa değiyor. karanlığa çekiliyorum bir-
den: çığlık oluyorum. çığlık. niye
ölüyor muyum: niye bu
yanlışı sevdim belki ömrümde yanlış sevmedim
aşkkıran olmadım. hiç. limonçiçeklerini sevdim
sakakuşunu. yanlışı sevmedim ama sevdim
kendimce. ya bu çığlık niye..
adayla: terkedilmiş yerinden geliyorum tarihin
ellerim o nedenle kesik. tutmazsan ne olur
IV.
ben: eski bir yalıçapkını. adımı bulutla değiştirdiğim
aşkçağımda. imgemi aramaya çıkıyorum paramparça
ben: terkedilmiş yerinden geliyorum tarihin
ellerim kesik demiştim. tutmazsan ne olur..
tutmazsan ne oluyor bak:
neredeyse yirmibirinciyüzyıl mağara duvarlarında
ve ben çığlık oluyorum birden ki karanlık oluyor
düşüyorum göğün en yüksek yerinden aşağıya
böyle bir ölüm tasarladığımı sanmıyorum hiç
sınanmıştı kalbim dağ ile ırmak ile aşk ile
halka benzerdi yüzüm: bu ölüm niye..
telaşlı kuşların çığlığıyla düşüyorum
gökdelenin altıncı katından aşağıya
hüseyin miydi adım onsekizimde
miydim henüz sorulsun adıma:
ölmüşsem sorulsun adıma: kendimi sekizinci
katın havaboşluğundan aşağıya mı attım yani
böyle bir ölüm tasarladığımı sanmıyorum hiç
hiç değilse bu sorulsun adıma..
üşüyorum
güz mü zaman
durmaksızın aşağıya mı
düşüyorum: o gökdelen uçurumuna
bir daha bitti yaz: eyvaah..
kalbim üşüyor ellerim güz mü zaman
düşüyorum en yüksek yerinden bulutların
kar olup düşüyorum. ölüm soğuğu bu: üşü-
yorum tutun beni. düşüyorum. kürt olup öldüm
oysa yirmibirinciyüzyıl mağara duvarlarında ve
ben kürdüm diye ölüyorum. düşüm için ölecekken
ölürken. düşünü görüyorum bir annenin. asılan
değilmişim: onyedimde. vurulan. tutup aşağıya atılan
tutsak alınıp işkence gören oğul değilmişim onsekizimde
kayıp: çılgın taylar gibiymişim o kırlarda. gölgeler suya
inince dönermişim evimize. kucaklarmışım annemi
o gülerken kırçiçeklerince
ırmak düşü görürmüş dağlar arasına sıkışmış
bir incecik su: üşürmüş. üşüyorum
ölüler hep böyle mi üşür
V.ölüler hep böyle mi üşür
bir kalır eski fotoğraflarda anısı
hep üşüyüp kaldığımızın: daha ölüm ne
daha ölmek de ne böyle. hüseyin’di adım
çocuk adımdı zaten. değiştiriyorum. ölümle
meçhûl değilim: hiç değilse bunu unutmasak
bu ülkede insan ancak böyle mi ölür
hep kayıp: kaşla göz arasında
kaybedildim. sevginiz üstümden eksik olmasın ama
kırküç gündür ki kayıbım herkes beni onbir gündür
tebdili kıyafetle gezen bir baston gibi görüyor
ve çaktırmadan arkası ile gülüyor bana. ama
şimdilik pek öleceğe benzemiyorum, demişti
kaybedilmeden önce. kendisini sürgünde ölümle
tanımlayan. aranıp sorulmayan. çığlığı duyulmayan
sevginiz hiçbirimizin üstünden eksik olmasın ama..
kırküç gündür haber yok benden. aranıyorum
ağıtlarla artık. uzak seslenişler var ardımsıra
ama çaresizler sanki. yalnızlar ve ne kadar çok
olsa da her çığlık yalnızlıktır. yankısı çığlıktır çünkü
çığlıkla aranıyorum: sazlıklarda ince ince sızılarla..
yaralıların ağrısıyla değiştiriyorum şarkımı. kuşlar bile
görmemiş beni ne de okyanuslar. okuyanus dibindeki
mercan bile.. kırküç gündür ki bir haber yok benden
kırküç gündür ki bir haber yok sizden. kayıbım..
kaybediyorsunuz
kan kaybediyorsunuz
hiç değilse bunu unutmasak
son kayıbımızı: ayıbımızı ya da..
adım adım yaralı asker kaçağı artık adım
uğultulu dağ rüzgârı. uçurumdan aşağıya
kırık bir nar dalı: tanrısız ve uzun sakallı
bir daha mı bitecek hayat
mı: kuşlara ırmaklara değil
bize. nasılsa bir daha bitecekti
yaz. bitsin öldük işte. dahası ne
ne haberi versin kurşun
ne kuş ne mektup bu: bir kurşun
ne haberi verebilir ölümden ve kan ilâ
çığlıktan başka. duymasak da oluyormuş
unutun. öldüm sayın ama unutmasak: herkes
içindir ölüm. ama beni duyulmayan bir çığlık
ile vurdular kaybedildim kırküç gündür ki bir
haber yok benden. izmir’de gecekonduları
başlarına yıkılan yoksullar kadar bile yalnız
ve çaresiz değilim. yaralı bile değilim. ne-
-çığlığım var ne anım. ölümle değiştirdiysem adımı
nasıl haber vereyim nerede öldüğümden. ölüm bile bu
kadar yalnız değil sanki. herkes içindi ölüm. biliyorum
bunu. unutmadım. beteri haber verememek öldüğünü
sevdiklerine. nedenini değil: nasılını nereden geldiğini
ölümün: boyun eğmediğimi ölüme ya da
inanılsın: ölümle değiştirdim adımı. aşkçağımda
ki düş çağımdan baktım insan yine paramparça
sayın ki kurşuna dizdiler beni çırılçıplak. korktular
gözlerimden bağladılar. boğdular belki ürküten
çığlık gibi. astılar beni kuru bir ağacın dalına
sonra da uçurumdan aşağıya..
zaten bizi sabahtan akşama kadar
kurşuna dizmiyorlar mıydı: daha ölüm ne..
neydi ki ölüm. ne:
en eski çığlığı insan hepsi hepsi
biten bir aşkın. susuşu ırmakkuşlarının
son korosu sonbaharın:
bir daha bitti yaz eyvaah bir daha
bir daha bitti yaz: işte gece işte yarasa
kurşuna dizilmek de dert değildi oysa
kalkıp gitmesini bilirdim, ölüme bile..
sabahı çağıran siren. deniz kokusu ve insan
bak: gecenin yazgısını dokuyor yakıp kendi-
sini bir ağustosböceği. bak. iyi bak..
bak ve kendine birşey söyle artık: aranızdan
çekilip alındım ve kaybedildim diyorum. kırküç
gündür ki bir haber yok sizden. kendinize bir şey
söyleyin artık: sevginiz üstümden eksik olma-
sın ama. böyle paramparça imgemi aramaya
çıktığım aşkçağımda: cesedim olsun bulunsun
istiyorum: cesedim olsun bulunsun..
VI.
adalya, adımı ölümle değiştirdiğim çağdan
sana geliyorum aşktan kesilmiş ellerimle
yarasının çıldırdığı yazın kanlandığı yerden
ateşböceğinin geceyi yaktığı yerden geldim
adayla: gidilmeyen yerden döndüm gecene
birşey göremedim ki sonbahardım sanki
pastel bir ölümdüm. sevgilim olma sakın
ölümden geliyorum bak kalbimin uçurumuna
parçalanıp düşüyorum insansızlığa. ağuya
mağara duvarında yirmibirinciyüzyıl oysa
hiç değilse bunu unutmasak, diyorum
omuzbaşımda durana, yaz diyorum:
sonbaharım. o pastoral ölümle susuyorum
durup ağlıyor telefondaki kadın. menekşeler
de ağlarmış meğer. kabul ettim. menekşe
ağlar menekşe güler kadına dönüyorum
yüzümü. gözlerindeki deniz akşamına
dağlara bakan ay susuşuna
şiire dönüyorum böylece. kaldığımız yere
kandırıldığımız ya da kanatıldığımız yere
mutfağa. masaya. balkona ya da
havaboşluğundan aşağıya
mı..
düşüyorum
tut beni omzumdan yoldaşım
vedâdır bu ansızındır ve amansız
tut beni. kolları bağlı çünkü onun
kendisiyle bağlı elleri. kadın çünkü o
döndük adalya’ya dönüp bakalım tarihine:
helenistik dönemin ardındaki kadınlığına
korsanlar dönemine sanki. işgâlci değildim
olmadım ömrümce. üçgün kadar sadece
dudaklarımı kanata parçalaya öpmek içindi
sınırlandı agoram bazilikayla. niye korksun
ki benden adalya. krallara karşı savunmuştu
kendisini pergamon ve volvo’ya. korsanlar
bile bozguna uğramıştı. her tarih gibi. geri
çekildiler en kısa zamanda. ya da sonra..
ağlayacaksın adalya. bak, yazıyorum buraya
bir daha bitecek yaz bırak yazayım olun biteni
buraya. dağa taşa. eksik kalmasın tarih. oraya
da yazalım. nasıldı: gözlerine bakmıştım ilkin
akşamdı. akşam olurmuş ya denizde öyle ol-
duğunu gördüm gözlerine ay bile doğarmış
gözlerindeki son denizin akşamına. eğilip
öptüğümde gördüm. susup baktığında
artık post ya da dili geçmiş zamandı
o geçmiş zamandan geliyordum adalya
korsanlıktan geliyorum boynunu öpmekten
konuğunu ağırlayan sesinin kadın yerinden
menekşelerinden geliyordum çünkü
bahara kadar kal demiştin. unutma
kaldık işte. gitmek unutmak olurdu ölüm öncesini
geçmiş zamanı: seninle komşu olmanın kendisini
ki o bile ne kadar güzeldi oysa: omzunla..
hani düş olur ya insan düşer bir eski zamana
VII.artık güvenmiyorum tanrınıza
esirgeyen ve bağışlayan ne varsa
sevginiz hiç eksik olmasın üzerimden ama
bakın hayatıma. omuzbaşımdakinin yangınına
bu sanrıyı kim anlatacak o kadına. üstelik adım
da memet değil zaten anlamıyor nedense kimse
kuşlarla ağaçlarla okyanus ya da kurşunlanıp
kaybedilen hatta kendisini sekizinci kattan
aşağıya atanla değiştirdim adımı. sürgünde
intihar da ettim bir zaman ölmekse öldüm
değiştirdim adımı hüseyin oldum sonra
kırmanc oldum ki söyleyemem ötesini
güvenmiyorum tanrınıza. kalkıp gidi-
yorum kalkıp gidiyorum. kalkıyorum
ve tam sırası:menekşeler de ardımsıra
iyi gönder omuzbaşımdaki. bırak düşeyim
daha düşeyim ki bak menekşeler de ağlarmış
meğer. düşeyim onun gözyaşına. gözyaşımla
akdeniz akşamına: uyansın deniz uyansın uyur
-uyanık anına düşeyim. günaydın öpücüğündeki
o arsızlığa düşeyim. kendini bilmezliğe. nereden
öpeceğini bilmezliğe. kurtların kanlı dişlerine
reddedilmiş senfoniye. kalkıp yola düşeyim
eskimediyse o şarkı çağırayım. gelsin diye
kan tutmuş gibi gideyim ve boynundan
öpeyim diye diye söyleye
söylene söyleye
bedenimi sereyim ağzının ortayerine
çok öpsün çok öpsün de ayıp yerlerim bitsin
tükensin: ölmüşsem ağzından ambrosia içeyim
dirileyim. daha ölmeyeyim. sevgilim olsun diye
kendisince güzel bir kızçocuğu doğursun diye
doğurdukça çoğalalım. çoğaldıkça sevişelim
seviştikçe yine bölünelim: hücre hücre
örgütlenelim. bölündükçe yine..
bağıra çağıra parçalanalım diye bütün bunlar
paramparça olalım yine şimdiki insan kadar
paramparçayız yine eyvaah. paramparça..
-diye diye ne çok şey için gelmiştim
kapına adalya. düşeceksek
birlikte düşelim
düşe dönelim
menekşelerinle hercaileşelim
sevişelim sonsuz sevişelim diye
gel. çıplak inelim akdenize: ölmeye
ya da dönelim artık kendi şarkımıza
gidelim adalya. ya da
dönelim kendi şarkımıza
VIII.
ben: eski bir yalıçapkını. adımı rüyamla değiştirdiğim
aşkçağımda. imgemi aramaya çıkıyorum paramparça
dağdan indim adalya. kente girince yaz
erguvanları geçince: sen
şaşırmıyorum
durup coğrafyanı tanımlıyorum: eğilip baktım
bak: otuzaltı ve otuzyedi derece küsur kuzey
enlemleri ile yirmidokuz ve otuziki küsur doğu
boylamları arasında menekşe tarlan, bulutların
görüyorum. genişsin. yirmibinsekizyüzonbeş
metrekare kadar. güzelsin. güneş doğuyor ve
batıyor sende ay bile. isa öncesinden bugünesin
aşksız kalmadın: dağların var at kuyruk sallamaz
demişler en yüksek yerine. oradasın. yükseksin
ben o yükseklikten tutunuyorum bulutlarına
orada öpüyorum boynunu yine
bulutlarını çok seviyorum
bulutların ki barikat gibi durdular kimi an
göğün sonsuzluğunda. okyanus olup büyüdük-
leri oldu ağzımda. bunları hiç unutmuyorum
yörende ayıya çok rastlanırmış. unutmuyorum
lidyalı iyonyalı pers bile varmış. ben belki
med. tarihin geri dönüşü sana doğru usulca
geri çekilişi zaferin. iyi de niye duraksıyor
biyerlerin. kalkıp sana gelişimde. kalkıp
bana gelişlerinde. ellerin geliyorsa
bulutların uzak. kuşların uzak
uzaklardan geliyorum oysa. yorgunum
saysan: şuraya bir yatak sersen yavaş yavaş
olmuyor olmuyor olmayan bişey
daha var sanki. burada soruyorum
söylemediğimiz bişey yok mu hayata
dair. yanıtlamadığımız bir soru: niye hiç
sevişmedik. yanıtı menekşe tarlasına saklı
belki. bir hazine avcısı bulur mu bulur onu
anlamaz alıp atar bir tarafa. değersizdir sanki
hayatımız oysa yanıtımızdır diyorum adalya
yanıtımız zamanın insafına kalmış: insafına
kalacak kadar çaresiz miyim ki adalya. sen
uçurumkuşu olurken ben de ardınsıra
iyi ki menekşelerin var ama iyileştirici onlar
bir de ağlarlarmış meğer: şaşırmıyorum
bir daha bitecekmiş yaz. adalya. ağla
ben döndüm mağlûbun şarkısına
IX.ben: eski bir yalıçapkını
imgemi aramaya çıktığım aşkçağımda
büyük yalnızlığa dönüyorum ordaki uğultuma
öğrendim: cankıyan olmayın canınız yanacaksa
bedenimizdir altımızdaki sevişmeyin aşk yoksa
öğrenip geri dönüyorum. akdeniz’den içerilere
çekildim: dağları karları aşıp anadolu içlerine
ulusal kurtuluş savaşı başlatmak için değil
düpedüz kendim için geri çekiliyorum
yolum uzun. erkeklik uğrağından geçmem
gerekiyor. yaslanıp omuzbaşımdakine: yaz
diyorum yaz bitmiş. şu kar beyazını ayazı
yaz. şu da bir telefon kulübesi: yapayalnız
yapayalnız kaldı adalya. oradaki kulübe gibi
daha mı hüzünlensin istiyorum. aldatıyorum
mağlubum çünkü link hatlarını karıştırıyorum
karganın ağzındaki peyniri düşürecek kadar
aklın, herkeste olduğunu bile bile
şimdi o kadar akıllı olmadığımı bile: bile bile
hatları doluyorum birbirlerine. iz bırakmadan
dönmek istiyorum çünkü kendi şarkıma
gözyaşımı da düşürerek ahdıma
adalya sesini duyuyorum, nefesini: menekşeler
de ağlarmış meğer. öğreniyorum ve anadolu’ya
geçince durmaksızın çirkinleşiyorum. menekşe
toplayan ellerim kirlenmiyor sadece kesiliyorlar
eski yerlerinden. tutunamadıkça üzülüyorum
bu kadar cankıyan olmadım ömrümde ben
ellerim bu kadar kanlanmamıştı sanki hiç
katlanamıyor kendime sonsuza kaçıyorum
alarm çılgınlığında kar altında susuyorum
üşüyor ve hakediyorum: şaşırmamalı
hiç değilse bunu unutmuyorum
geçelim: unutmak yetmez oluyor çünkü
adalya. kalbim. işte bir daha bitti yaz. ağla
ağlayan yüzün yağmurlu akdeniz: eski ve eskimeyen
denizgelincikleri gördüm gözlerinden aşağıya inince
gözlerinden düştüm dağlara çıkan atın terkisinden
düşerce gözlerinden düştüm bakmasın kimse
dönüp almasın beni yerden. kimse
kar yağar örter üzerimi
kirliyim biraz
üzülmesin
kimse
bir menekşe dalından düşüyor
kalbim: son dalından kopuyor gibi
ölüyorum sanki ömürsüz kalıyorum
tutup daha içlere çekiliyorum. gerilere
karları dağları geçip geliyor ve bir telefon
kulübesi oluyorum: ıssızlıkta kalbimin kop-
tuğu dala asıyorum kendimi. ağlıyorum
haketmiştim. hiç değilse bunu
unutmuyorum
X.
hani kuş olur ya bazan insan düşer anıya
örneğin, inceldiğim yerdi gözlerin. viva
ne şenlikti ama: göğün sonsuz bir ova
çıplak atların başlarındaki mor şapka
senindi. sevişmendi. bir daha viva
seninle komşu olmak bile ne
kadar güzeldi oysa adalya: omzunla..
ben: eski bir yalıçapkını
sana gelmiştim imgemi aramaya çıktığım
aşk ve yalançağımda arsız ve paramparça
gelirken bu: gidecekken o rüzgâr o uzak
eskidi birden o ferahfeza. şaşırmadım
bozguna uğradı birden kalmanın ya da çekip
gitmenin belleği. anneciğim dedim. kürt olup
yurduma dönüyorum. kürd ili hicaz şarkıma
nakarat oluyorum: yollarında ölüyorum
açıklamıyor bunu artık hiçbir yol
açıkla adalya. şarkıydın okyanustun
mercanlarına tutunmuş dansetmiştim
denizkızlarınla viva bir kılıçbalığı öyküsü
dinlemiştim sende son kez kanatıldığı yerde
denizinde gözlerinde en acıyan yerindi gözlerin
rüya akşamıydı örselendii gülüşün ve birazdan
mülteca: bir de unutmabeni'lerin vardı
hüzzam: bir senin şiirindi. yazılamazdı
hani kuş olur ya insan düşer bazan
bir anıya: şaşırmıyorum
onurdu yaşadığım aşklar. gördünüz
yıkımdı sonra dövülmüş köpektim ben
acemisiydim uslanmanın öğrendim ama
ardısıra başlattım kalbimi yeni bir ağuya
adalya. ben ağunla aramaya çıktım aşkı
paramparça ve aşkçağımda. seni sayık-
layan ve ölümüme şaşırmayan
bir daha bitti yaz gibi bir şey bu işte
okyanusun kuruduğu yerde balık olmak
gibi bişey. oturup bağıra çağıra değilse bile
ağlaya ağrıya şiir yazması iki insanın. gibi bir
şey mi biten aşkın yazı eyvaah bir daha bitti yaz
böyle bir son tasarladığımı sanmıyorum hiç
kalkıp gidiyorum işte ıhlamur kaynat ardımsıra
zambak kaynat. adalya. yumuşa ve sev kendini
şarkı söylemeyi unutmadan ben kalkıp gidiyorum
kendi şarkıma unutuluyorum ama unutmuyorum
ben: o eski yalıçapkını imgemi aramaya çıktığım
aşkçağımda gün gördüm günler gördüm seni
gördüm şadoldum dedim kalbime: bahtiyarım
hey, herkes yemek masasına. karnımız doyacak
sonra şarap faslına ki şarkılar ise kürd ili hicaz
makamından buseliklere ve sonra haydeey
masamıza. memed hadi canım bırak aşkı
bir matadorun ününü feda etmesi için
aşık olması gerekirmiş: tuhaflaşma
memed: aşk buraya yazılmayacak
yaklaş memed eğil de bak gecenin sesine
orada mısın memeed, balkonda mısın
Mehmet Çetin
izmir-istanbul‘95
www.mehmetcetin.info
foto: ismet polatlı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder