12 Şubat 2016 Cuma

bir kanar dağ öyküsü

"menekşe sabahların yurduna geldik
turnaların semahı; munzur dağlarına
sonrası haydaran'dı bu dağların tarihi

apaçık bir meydan okuyuştan geldik
geldik bugüne, şarkılar sabahına
alnımız ak
tarih kadar uzun
 bir yürüyüşten geldik
o günden yazdık güncesine kalbimizin

aşkla ayaklanışı sınadık ateşle
sınandık yenilgi ve zaferde. saklımız yok
çıktık dağlara
 bir düş sıcağında
sesine kavuşan ırmak akışında
aktık vardiyalara, alanlara
aktık o ihtilal ırmağına

ah etmeden sığdık ölüm çığlığına
çığlıklardan geldik bu ay tutulmasına
geldik ve yer açın dedik alanlara, sıra dağlara

ey sağır gök, yırtıl karanlığından
ey uçurum karanlığı gece, yırtıl
yırtıl ve yer aç şarkımızın sabahına

ay düşer gecesine munzur'un, parçalanır
magmasında
 bir halkın çığlığı yanar
ve rüzgara
 dağılan kuşlar birikir koyaklarda
sıra sıra
 bir dağ kanıyorken geldik o sonsuz kekik kokusuna
dorukları şimdi kan ile boran munzur’a

dağlara, durmadan dağlara çıkmaktı,
kan ile yangındı devran
"bra serbaba waxte merdayno" demekti yeni baştan
süngülenmekti göğsünün güneş kokan yerinden
onar yüzer ateşe verilmek, aah etmeden yanmaktı
ağaç kökü yemek, gözyaşını unutmaktı
top ateşiyle parçalanmaktı mağaralarda
yenilmek, durmadan yenilmekti
ama "dersim" diyebilmekti yine de

dağ dağ vuruluyorken o dağ çocukları
dağ dağ kanıyor şimdi munzur ırmağı

ama ay düşüyor yine yarasına munzur’un
ahını taşıyorken tarihten kovulmuşların
bir meri keklik,

"varsın; yok saysınlar" diyor; "bu kekik kokusunu"
biz ki öğrendik; yürüdüğü yere varır insan
ve avunmasın dedik ağrımız
alnımız ak
daha söyleşeceğız, tetik dursun kalbimiz
daha söyleşeceğiz, tetik dursun kalbimiz"

mehmet çetin

(not: bu şiiri, ferhat tunç "özlemin dağ rüzgârı" albümünde okumuştur.)

Hiç yorum yok: