Hayatın şiire, şiirin hayata dahi olmasını C. Süreya’dan bugüne nasıl anlıyor ve anlamlandırıyoruz bilemiyorum ama kişisel kanaatim, soru ve sorunun burada ‘dahil’ olmaktan çok müdahil olmayı hak ve talep ettiğidir. Yani, C.Süreya’nın ‘dahil’ oluşa dair önermesinin ‘sormaca’ya kazandırılması daha çok ‘müdahil’ olmakla mümkün gibi görünüyor. Yoksa sorun indirgenmiş anlamıyla sadece ‘dahil’ olmaksa, evet, 2007’de şair de, şiir de hayata, hayat da şiire her zamankinden daha fazla dahil olmuştur belki.
Hem de gürül gürül! Yani bayrağı kapan kapana..
Öncelikle bunu açık açık söylemek gerekiyor.
Yani, söz konusu hayata ‘dahil şiir’ de, şair de hem egemen ideo-politik tercihle her zamankinden daha fazla hemfikirdir ve hem de bu tercihin gösterge-temsillerinden olmak gibi bir hezeyana da kapılmıştır. Yakın yıllarda politik bir dayatma olarak yeri-göğü işgal eden ‘bayrak’ın, dizelerden kitap kapaklarına terfi etmesi dahi bu izlenimi verebilmektedir. Yıllar once V. Erbay ile yaptığımız bir söyleşide dile getirdiğim, ‘Türkçe şiirin bir vicdan sorunu var’ tesbiti, ne yazık ki haklılığını koyulaştırmaktadır, en azından benim için. Hal bu olunca şiirin estetik kuruluşunu da aynı egemen tercih belirlemekte, yani dili, güncel besleyenleri, imge örgüsü, sesi, seslenişi, hedef gösterişleri vb. anlamlarda bu ‘şiir’, yaratım süreçlerinden sunum biçimlerine kadar bu ‘dahil’ oluşun tadını çıkarmaktadır.
(…)
"Söz konusu bu kadim tartışmanın varılan uğrağında şöyle bir çıkarsama şiirimizin kazanımı olarak görülebilir. Evet, şiire ya da şaire koşulsuz verilmiş bir ‘muhalif’ kimliğe kuşkuyla yaklaşmak ötesinde bunun doğru olmadığının daha yüksek sesle söylenmesi gerekmektedir" demişim, yıllar öncesi. Hâlâ ve hatta fazlasıyla böyle düşünüyorum. Yani şiire, şiiri dolayımıyla şaire verilmiş a priori ‘muhalif’ kimlik, muhtemel imkanlarını esasen yitirmiştir. Mesela bir entelektüel vicdan pratiği olarak sürece müdahil olan ‘yetimler ağıdı’na karşı kimi politik çevrelerin geliştirdiği ‘ulusalcı’ saldırı sırasında, yine kimi şairlerin izlediği tutum dahi az-çok fikir verici olsa gerekir.
Ezcümle; 2007 yılında, hayat şiire, şiir hayata dahil olmasına oldu, artık şair hangi hayatı ya da şiiri tercih etmişse. Ama egemen kültürel iklim, yakın döneme kadar ‘muhalif’ gibi gözüken şairi de, şiiri de önemli ölçüde teslim almıştır, hem de vicdanından! Tabii, bütün bu kuşatma ve dayatmalara teslim olmayan, yeni estetik kuruluş ve arayışları deneyen ve muhalif bir entelektüel vicdan pratiğine kanıt sayılabilecek bir şiir kendi mecrasına akma çabasını sürdürmektedir. Bu çabanın, tüm yoksamalara karşın bir iyimserlik şansı olarak önemsenmesi de gerekmektedir.
(…)
Evet, eskiden de çok dikkatli bir şiir izleyicisi değildim sanırım ama özellikle son yıllarda değişik coğrafyalara dağılan hayatım nedeniyle bu dikkat daha da azalmış durumda, niyetimden bağımsız olarak. Bu anlamda, Türkçe şiirin 2007’deki seyrine dair bu yaklaşımlarımın tartışmaya muhtaç olması da anlaşılabilir. Böyle bir tartışma, özellikle de şiirde ‘müdahil’ olmanın imkânları üzerinden yürürse, bundan en çok öğreneceklerden biri de ben olurum, diye düşünüyorum.
Mehmet Çetin
7 Aralık 2007, Amsterdam
mehmetcetin@hotmail.com
İle Dergisi, Ocak’07
http://www.mehmetcetin.info/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder