13 Temmuz 2011 Çarşamba

''ASMİN'' için yazılanlar: arşiv..

Dorukta açan çiçek

Kitap, ''Artık uçurum değiştiren bir çığlık oluyor asmin, ki; Asmin dediğimiz suçludur. Şimdi, vur emriyle aramaktadır kendisini'' cümlesiyle sona eriyor.

...latım.'' ''Bilemezdi çünkü masallarda, romanlarda  söylenceler ve öyküler ve şiirlerde yani insanoğlu elinin değdiği her yerde erkekler sürgüne, gurbete, serüvene, başka bir sevgiliye başka bir iklime, başka bir kente gider de beklemek hep insankızına düşerdi.'' ''Ölümyaralı, Asmin dediğimizdi/Çınar, bir yaprak daha'' dizeleriyle son bulan bu nefis öykü, neredeyse tek ve devasa cümlelik öykü, Mehmet Çetin'i anlatmak, tat alarak okumak adına, tek başına yeterli sanki. ''Aşkın coğrafyası hiçbir ölçekle açıklanamıyor haritalarda... aşkta olduğu kadar şiirde olduğu kadar koşuda da acemiyim, kendimceyim... Eksik sevdim, biliyorum. Ama kendimce sevdim açıklayamadım, kaçaktım.''

''Kararlıydım, öğrendim, korktum'' ve benzeri bıçaklar saplıyor Çetin, öykülerin durak yerlerinde. Asmin bir leitmotif. Sürekli var öykülerin satıraraları ve finallerinde, ''düşkırımı sonrasında, daha çocuktum... Anlayacaktı ki bir rehin ömrü yaşamaya devam edemezdim artık, katlanamazdım''.

     H.Hüseyin ''Hep suçluyu asıyorlar/suçu asmak yok'' demiş. Çetin'in Asmin'i, ''Asmıştır kendisini özlemesinin ve sonsuz kez beklemesinin darağacına.'' Bu öyküde fazladan acıtıcı bir motif var. Benim yabancısı olmadığım ve bir insanın savunu gerekçesi adına kullanmamasını yeğledeğim bir motiv. ''İnanmayacaksın ama kurtulmasını istiyorum benden, diyecekti. İnanmazdınız çünkü çoğunlukla suçluydu karşınızdaki... yüreğime seslenen kuş birazdan yanlış bir adres olduğunu söyleyecek ve başlamadan bitecek bu ayaklanış... Şimdi bütün erkekleri suçluda ölüyordu yeryüzünün... bir suçlu da kötü hissedebilir kendisini... Kötüsünüz. Yanyana durup yanyana uzandıkça uzayan ve asla birbirine değmeyen iki çığlık gibisiniz... Kurtulamıyorsunuz birbirinizden.

 ...Uçurumkuşu kanadından uçuruma düşen serçe kuşu... Vur emriyle ardına düştüğü yüreğine, ''Ritsos'un, ''Aşk bir eski zamandı/nasılsa kalmış sözcüklerde'' dizesiyle Mehmet Çetin sayesinde tanıştım. Ve bir yanlışımı düzeltmek istiyorum. Çetin'in dorukta kalemine tanıklık etmek için, ''Asmin Dediğimiz Suçlu'dur Şimdi'' de yeterli; yalnızca daha önce adını vermiş olduğum öykü değil. Yani demem şu ki, bir tekini okursanız bu öykülerin, kitabın neden daha kalın olmadığını sorgulayıp üzülebilirsiniz.

     Mehmet Çetin kadınsı bir erkek birey; bir erkek şair ve yazar.

     Kitaplarını hemcinslerime öneriyorum. Neden mi? Müthiş bir tarihsel sancıyı, erkek kimliğine inat, vurguladığı için. Değil eşcinsel, biseksüel bile olmadığı halde yapabilmiş bunu. ''Bazen öyle çok acımasızsınız ki suçlunun arayıp sormaktan korktuğusunuz... sakınola sevmeyiniz çünkü bütün erkekleri suçludur yeryüzünün ve hepsi ölmek üzeredir.'' Çığlık çığlığa anlatmaya çalıştığım yalnızca bu; benim.

     ''Artık uçurum değiştiren bir çığlık oluyor Asmin, ki; Asmin dediğimiz suçludur şimdi/Vuremriyle aramaktadır kendisini.''

     Mehmet Çetin'e teşekkür ediyor ve çoğalmasını diliyorum.

Not: Yazarı bilinmiyor..

 |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||


 Birbirini çoğaltıyor ölüm ve umut
      Yine klasik öykü kalıplarının dışında gezinen, ''Anlatı''ya çok yakın bir çalışma... Mehmet Çetin'in yer yer destansı bir hava tutturduğu Asmin, Çetin'in şair kimliğinden önemli izler barındırıyor. Bir yandan sıcak bir kasırga biçim veriyor Asmin'e, öte yandan da soğuk bir ateş damgasını vuruyor.
     Nedir Asmin? Kendi sesimizde boğduğumuz bir şarkı... Bir ayrılık şarkısının nakaratı... Anımsanmayı bekleyen... Irmakta boğulan çocuk çığlığı, yurdunu arayan... ''Asmin dediğimiz Suçludur şimdi. Vur emriyle aramaktadır kendisini...'
     Mehmet Çetin birbirini ilginç bir biçimde bütünleyen toplam 10 öyküde bu soruyu ve yanıtları çoğaltıyor ve okuruna da bu çoğaltma eylemi için olanaklar sağlıyor.
     Acının, ölümün, coşkunun, umudun çok uzaklardan bile duyulan, çoğalan çığlığı Asmin. Duymamanız mümkün değil!
2000'e doğru/Aralık'91
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
 .
Direniş yılları
 . 
     Siz Asmin'i tanıyor musunuz? Siz siz olun ''Tanımıyorum'' diyenlere inanmayın. Bakın Şair Namık Kuyumcu ne demiş onun için: ''Tutunabilseydim/Asmin'e gökyüzü armağan ederdim''. (Belki bir şarkı, Piya Yayınları, 1991) Asmin umut, inanç ve kavgadır. Ama en çok da ölüm. Yazar Mehmet Çetin 10 öyküsü ile Asmin'i anlatmış bizlere. O lirik ve yalın diliyle Çetin'in Asmin'i kâh yorgun çınarın altındaki yaralıdır, birazdan canverecek, kâh Delican'ın öfkesidir, süngülenecek.
     Mehmet Çetin sanatçı kimliğinde şairliğin altını çizenlerden. Öykücülüğünü ise ''tali'' bir uğraş olarak görüyor. Haksızlık ediyor. Eğer okursanız kitaptaki ''Çınar bir yaprak daha'' adlı öyküde canverecek olan devrimcinin sevgilisiyle sevişme özleminin anlatıldığı satırları, okursanız ''Sufle sevgili, Alla Marcia''daki sevgiliyi, anlayacaksınız. Mehmet Çetin o yarışmalara başka adlarla yolladığı ve her karesinde ödül aldığı ''tali'' uğraşında başarılıdır.
     Asmin, hani o azıcık daha uzansanız yakalayacakmış sandığımız şafağa sevdalı olanların kan, barut, işkence, inanç, ihanet ve umut dolu yılların öyküsüdür. Asmin dediğimiz biraz da Mehmet Çetin'dir. Onun kahramanları dirençlidir. Yaşamı yarın yokmuşçasına yudumlayanlardır. Eh, tabi ''Rüyakız''ların olduğu bir dünyada da öyle yaşanmalıdır, değil mi Çetin?
24-34 kasım'91/TEMPO

||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
.
 ASMİN
.
     Mehmet Çetin'in öykü kitabı Asmin. Bir devrimcinin yaşanmış hayat öykülerinden çıkarak oluşturulan
kitap, geçmişte olup-bitenlere belirli bir açıdan açıklık getirdiği ve bu anlamda tanıklık ettiği için önemli. Bir çeşit tanıklı edebiyat ürünleri arasında sayılması gereken öykü kitabı Mehmet Çetin'in öfkeli anlatımıyla ayrı bir özellik kazanıyor. Geçmişe asıl şimdi bakılması gerekiyorsa Mehmet Çetin'in Asmin'i önemli.
Dünya kitap, Aralık'91

|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
.
ASMİN
Yazarı: Mehmet Çetin
Yayınevi: Ataol
Sayfa: 112/Fiyat: 12.500
.
Kitapta, 1986-91 yılları arasında yazılmış on öykü yeralmaktadır.
      Asmin de susar yer yer. Sessizlik: Sözün en sahih kipidir. Ancak konuşabilen susar. Suskuyu, soruların izdüşümü çoğaltarak yol alır. M.Çetin, ddeğişen bir insan normunu kendi gözlemleriyle ve onun yaşantısından alıntıların ötesinde ''iman'' etmeden moralite bir ifadeyle yer yer betimlemeler yapsa  bile, öykü kişileri çevremizden insanlardır. Bazılarının soylarının tükendiği bile söylenebilir. ''Baba, ay hangi şeyin reklamı'' diye sorulabilen bir dünyada. Soylu insanlardan bir bölüğünün de düzeniçi midye kabuklarında pirinç taneleri olduğunu görsek ve bunun acısını yaşasak bile, insanın doğasında kusursuz insanın bulunmadığını bildiğimizden, öykülerin bazı  yerlerinde gülümseyişlerimizi kırar atarız bizlerden uzaklara.
     Asmin; bir devrin özetinin düşleridir. Düş; verimlidir. Düşüncenin başka bir biçimidir. Besleyicidir ve doğurgandır. Asmin, dağ doruklarında, o çetin koşullar içinde yaşayabilme gücünü gösteren çiçeklerden biridir.  Dersim'i çağrıştırır.
     Öyküler, sözcüklerin üstü kazınmadan okumaya alışkın olanlar için sıradan gelebilir ama, öykü okumayı bilenler için tad bırakırlar. Öykülerde; okuyucunun doldurabileceği alanlar vardır ki bunlar okuyanın öyküleri sürdürmelerine yardımcı olmaktadır. Ancak, b yoğun öykülerde sözcük kaynaştırmalarının fazla oluşu da ''yazınsal dil2' konusunda insanı düşündürmektedir.
Halil İbrahim Özcan
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
.
MAĞARALARIN SONU ASMİN
.
     Hani mağaralar vardır, uzun sonsuz mağaralar. Kimseler cesaret edemez o mağaraların sonuna kadar gitmeye. Belki de bu yüzdendir; bu mağaraların sonu, binbir gece masalları'nın sonuna, mücevher sandıklarına, değişik zamanlara çıkar. Ürkünçtür, büyülüdür o mağaralar. Asmin dediğimiz, öncelikle böylebir mağaradır belki. Önüne durduğunuzda çeker; çağırır sizi içine içine doğru. Bir serüveni başlatacaksınız demektir bu; Zümrüdüanka eşlik eder size, bir ırmakla dost olursunuz; sürekli bir ırmak akar ardınız sıra. Bu ırmak kiminde Acheron'dur, kiminde Styks kiminde Munzur ya da Fırat... her biri yeryüzünü kendi akışlarıyla tanımlayan Asmin açıklamalarıdır. Mağaranın sonu Asmin'e çıkar; o doruk çiçeğine; erişilmez çiçeğe.
      Mehmet Çetin'in Ataol Yyayıncılık'tan çıkan Asmin adlı öykü kitabında böyle on tane mağara var. Her öykü, bir mağara ve hepsinin sonu Asmin'e çıkar.
      Ne Asmin'e ''Öykü'', ne Mehmet Çetin'e ''Öykücü'' demeye, gönlüm elvermiyor. ''Rüzgar ve Gül İklimi'' ve ''Birağızdan'' adlı şiir kitaplarıyla tanıdığımız şair Mehmet Çetin, yeni bir şiir ve yeni bir dil kurarak şiir serüveninde yeni bir sıçrayışı gerçekleştiriyor.
      Asmin, öyküye ve öykücülüğe yeni bir tanım getiriyor. Klasik öykü kalıplarını kırıp yaşamdaki şiiri, düzyazıdaki şiiri bulmaya çalışıyor. Mehmet Çetin, öyküye ve öykücülüğe getirdiği bu yeni tanımla, aynı zamanda şiire ve şairliğe de yeni yaklaşımlar; yeni tanımlar getiriyor. Şiir, öyküyü, öykü şiiri tanımlıyor. Muhteşem bir karmaşa, muhteşem bir düzenlilik. Yıkıcı ve yapıcı; ikisi bir arada; anarşistçe düzenlilik. Asmin, yaşamın şiirini bulma yolunda roman, öykü, şiir ve tiyatro tekniklerinin, örnek bir dayanışma sergiledikleri bir alan oluyor. Bu noktada ''Sait Faik'in öyküleri ne kadar şiirse, benim şiirlerim de o kadar öyküdür'' diyen Edip Cansever'i anımsıyorum ister istemez. Ritsos'un ''Yaşlı Kadınlar ve Deniz''i, ''Dikkatli Ariostus''u, Adalet Ağaoğlu'nun ''Ruh Üşümesi'', Oğuz Atay'ın ''Tutunamayanlar''ı, Mehmet Fuat'ın Haziran ve Temmuz 1991 tarihli Adam Sanat Dergisi'nde yazdıkları geliyor aklıma.
      ''Kolay anlaşılmak değil, anlaşılmayı kolaylaştırmak'' gibi bir kaygısı olan ve bunu, daha önce çıkardığı iki şiir kitabıyla da ortaya koyan M. Çetin, Asmin'de bu tavrını daha da keskinleştriyor. Eserinin estetik düzeyinden hiç ödün vermeksizin, popülist kolaycılığa sapmadan, gerektiğinde dili bozarak, gerektiğinde zamanlarla oynanarak, gerektiğinde yoğun imgeler kullanak okuyucuyu anlamaya zorluyor.
      Böylesi bir tavır, Ritsos'un sanatın amacı ve ahlağı olarak gördüğü; ''yeni yaratıcılar yaratmak'' yolunda da önemli işlevler üstleniyor. Asmin okuyucuya ''yeniden üretme''nin hazzını veriyor; her okuyuşunda, yeni tadlar, yeni keşifler yapabileceği bir alan sunuyor. Özellikle, ''Unutalım'', ''İnsan Dediğimiz Buluta mı Benzer'', ''Sufle Sevgili, Alla Marcia'', ''Asmin Dediğimiz Suçlu'dur Şimdi'' adlı öykülerde bu yüksek bir düzeye ulaşıyor.
      Mehmet Çetin'in  öykülerinin içinden hep bir ırmak akıyor. Baştan sona bir hüzündür Asmin. Bu hüzün ki büyük bir zenginliktir; bir ırmağı kollarının arasına alıp sevişebilmesidir insanın.
      ''kanın, ateşin ve seslerin böyle çömertçe kullanı-
      ldığı böyle sorumsuzca kullanıldığı bir dönemde
        herkesin şimdilik hakkı vardır hüzünlenmeye''
diyen Turgut Uyar'ın dizelerii bu yüzden çok yakışıyor Asmin'in girişine.
      M.Çetin, ''Asmin dediğimiz Suçlu'dur Şimdi'' öyküsünde; ''Gecikiyorsunuz./Ben burada bekliyorum. Burada susuyorum. Gece başlıyor. Burada birazdan neler olacak... sormayıp geçiyorsunuz durmayıp geçiyorsunuz/Siz, ölümü ne sanıyorsunuz? Artık, uçurum değiştiren bir çığlık oluyor Asmin, ki;/Asmin dediğimiz Suçlu'dur şimdi/Vur emriyle aramaktadır kendisini'' diyor.
     Gecikmemeyi diliyorum. Asmin'in bir an önce tartışılmasının, Türkiye Edebiyatı ve Sanatı'nın kazancı olaağını düşünüyorum.
.
Önder Kızılkaya
DEMOKRAT/KASIM'91
  .
www.mehmetcetin.info

Hiç yorum yok: