'Açlığın içinden' yola düşen sözler, Taşa Hatıra'da kendilerine bir yurt buldular gibi..
“ki biricik yurdu insanın/ dağıymış, meğer” Taşa Hatıra’da yer alan ve sanki kişisel bir hayıflanma ya da ‘henüzmüş’ gibi duran bu dize, bu ‘meğer’, M. Çetin’ini okumaya başlarken ne kadar dikkatli olmam gerektiğini de hatırlatan bir dize aslında. Yani yirmi yılı aşkındır yayımlanan şiir, öykü, lirik yazı türü kitaplarına dönüp bakıldığında, kent kaosunun muhtemel tüm derinliklerinde o ‘ucu kırık sustalı’sını sınarken de hep bir dağlıdır aslında. Dolayısıyla, onun ‘dağ, bilir’ saptamasını da yanıma alarak okumayı sürdürmek dileğindeyim.
Sur Kitaplığı’nın ilk kitapları olan Taşa Hatıra adlı Türkçe ve Surédar* adlı Kırmançça kitapları yakın dönemde birlikte yayımlandılar. M. Çetin’in ‘şiirin olanaklarıyla birer hatırlama ve hatırlatma çabası’ olarak da tanımladığı bu kitapları okurken.. Belki, -yazarını tespit edemediğim şu değerlen-dirmeyi daha en baştan paylaşmalıyım: “M. Çetin'de doğa ile doğal olan iç içedir. Sertliğiyle, acı-masızlığıyla, güzelliğiyle çizilen doğa görüntüleri insandan doğaya ya da doğadan insana bir etkileşim içinde anlatılır.”
piya'dra
II.
yaşlıların komünizm zamanı yüzlerini görmüşüm
çim biçiyor resim yapıyor çit onarıyorlar süs için
balık tutar gibi yapıyorlar ırmak akışınca tembel
merhaba diyorlar tanımadıkları her gelip geçene
gülüşler nilüferler eşliğinde suya inerken söğütler
gülüşler nilüferler eşliğinde suya inerken söğütler
breukelen diye bir köyde henüz açılıyordu kafeler
tembellik hakkını kullanıyordu sandalyeler ve gün
daha yavaşlatıp zamanı ıslığına doladığı rüzgâr ile
kainatın hızı insanın da tabiatı olsun diyordu sanki
diye diye alıp buraya kadar getirmişim kendimi
onca tutsaklık onca evbark dünya halinden geçip
bir gül bulmuşum henüz açılan kırmızısına oturup
düş gördüm: insandır doğanın en eksik şarkısı diye
piya'dra ırmağının kıyısına oturup ağlamadan önce
mehmet çetin
paulo coelho: piedra ırmağının kıyısına oturup ağladım
deniz bayrak: piya'dra
adamus
bir alfabenin en gerekli harfi gibi susan
beata’yı bekliyor kavarniasında mariusz’un
leylaklar dokunup gelirken akşam güneşine
bahçeye çıkarıp fotoğrafını çekiyor düşünün
paris düşü kuran soruya yankısız mim işareti
gibi bekliyor beata’yı kırkının üzerinde adamus
hey adamus adamus büyü de yaşına gel artık
torun sahibi oldu yaşıtların bak köye muhtar
ülke yöneten bile var onların arasında ve kül
başını döndürmesin bu ansız ıhlamur kokusu
koklaya koklaya aşkını bulursa kalbin, eyvah
benzersin krakow’a unutulursun tarihin içine
bu sessiz harfler şöleni yutacak seni adamus
onca sessiz arasında ezilirsin bir ‘’aa’’ kadar
gecikme başladı işte dakika oldu gördün mü
ki çok özel bir sessiz harfim demişti dün gece
bir bildiği vardır güzelliğinin farkındaysa kadın
dikkat et zazaska durumları var düş yıkar beata
kork sen iyisi kalk sen iyisi çekil git kendi kalbine
heey adamus adamus büyümedin gitti de
bekledin de ne oldu şimdi geldi de ne oldu
onca sessiz harfin rasında kaybolmuş bir ah
gibi kalırsın adem aldanırsın adam eh ey adamus
kal sen yine yan sen iyisi sessiz harfler şöleninde
mehmet çetin
‘’kekemece’’ adlı kitabından..