8 Ekim 2020 Perşembe

Mehmet Çetin: "Taraf olmanın şiirini, öyküsünü, yazısını yazmaya çalışageldim hep."


Varolma biçimlerinden biri olarak tanımlıyorum yazmayı ve okumasız bir yazmayı zaten düşünemiyorum.

Yazarlar ve şairlerle kısa kısa sorular ve yanıtlar içeren söyleşilerimizi sürdürüyoruz. Hızlı sorular, hızlı yanıtlar. Her yazarın dünyasına bir ışık düşürecek söyleşiler. Sorularımızı bu kez şair Mehmet Çetin'e sorduk, kısa yanıtlarımızı aldık.

Hangi yazar, şair veya karakterle bir gününüzü geçirmek isterdiniz? Neden?

Mehmet Çetin: Sorunun bendeki ilk karşılığı Feqiyê Teyran oldu. Neden mi? Kuşların dilini konuştuğu için çok merak edegeldim.

Okumakla ve yazmakla ilgili ilk anınızı hatırlıyor musunuz? Ne hissetmiştiniz? 

MÇ:  Okumakla ve yazmakla ilgili ilk anılar yok belleğimde ama okumak da yazmak da... sekiz yaşında öğrendiğiniz bir dille yapmak hiç kolay olmadı. Çok iyi şeyler hatırlamıyorum yani.

İlk kitabınızı elinize aldığınızdaki duygu neydi? 

15 Şubat 2020 Cumartesi

“VE ARTIK HAKKIMDA HÜKMÜNÜZÜ VERİN!”: MEHMET ÇETİN


Niçin şu sıralarda bir Rosa Luxemburg biyografisi? Çoğu kişi Rosa Luxemburg’un ismini gerçekten de bilir, ama çağrıştırdığı şeyler belirsizdir – Alman, Yahudi ve devrimci; uzayabildiği kadar uzar.. diye söze başlamıştı P. Nettl, sekizyüzü aşkın sayfa toplamında okura sunduğu Rosa Luxemburg biyografisinde.*
          Haklılıktı.
          İlgili her kişi çevre ya da siyasal örgütlenme, ideoloji/tarih karşısındaki duruş biçimine bağlı olarak bir yaklaşım önerdi Rosa için. Toplumbilimci P.Nettl’in de yaptığı bu; Rosa Luxemburg imgesini kendi kavrayışında biriktirdiği çağrışım imgeleriyle tanımladı, renkli ve zengin anlatımla fotoğrafladı. Bunda kimi tartışılabilir yaklaşım, gösterme ve tanımlama/kategori oluşturmalar bulmak fazlasıyla olanaklı. Ne ki bu ayrı bir tartışma konusu. Şimdi, Amerikalı toplumbilimci P.Nettl tarafından yazılan bu kapsamlı biyografide, Rosa Luxemburg’un  mücadele ve yaşam seyir defteri, şimdiye kadar yeterince bilinmeyen pek çok çarpıcı ve renkli sayfalar toplamı olarak sunuluyor. Öncelikle ve özellikle anlamlı olansa, ideolojik ve tarihsel bir gerekirlik olarak Rosa’nın; kuramcı ve eylemci yaşamıyla durduğu yerde, tanıklığa çağrılan tarihle etkili bir bildiri olarak yine tartışmaya sürülmesi..
          Bu tarihsel bildirgenin yüksek sesle okunmasına gereksinmemiz vardı.
          Gereksinmemiz var çünkü; 1848 Devrimi yenilgisini sorgularken; Eğer yenilmişsek, yapmamız gereken tek şey, baştan başlamak.. diyen Engels’in tarihsel önemdeki suflesini; Devrim, nihai zaferin bir dizi ‘yenilgilerden’ geçerek hazırlanabildiği tek savaş biçimidir.. diye üstlenmiş Rosa, ve bu uğurda yaşamını ortayere koyabilen, onu ölümle ifadeleyebilen bir yüreklikti.