Niçin şu sıralarda bir Rosa Luxemburg biyografisi? Çoğu kişi Rosa Luxemburg’un ismini gerçekten de
bilir, ama çağrıştırdığı şeyler belirsizdir – Alman, Yahudi ve devrimci;
uzayabildiği kadar uzar.. diye söze başlamıştı P. Nettl, sekizyüzü aşkın sayfa toplamında
okura sunduğu Rosa Luxemburg biyografisinde.*
Haklılıktı.
İlgili her kişi çevre ya da siyasal
örgütlenme, ideoloji/tarih karşısındaki duruş biçimine bağlı olarak bir
yaklaşım önerdi Rosa için. Toplumbilimci P.Nettl’in de yaptığı bu; Rosa
Luxemburg imgesini kendi kavrayışında biriktirdiği çağrışım imgeleriyle
tanımladı, renkli ve zengin anlatımla fotoğrafladı. Bunda kimi tartışılabilir
yaklaşım, gösterme ve tanımlama/kategori oluşturmalar bulmak fazlasıyla
olanaklı. Ne ki bu ayrı bir tartışma konusu. Şimdi, Amerikalı toplumbilimci
P.Nettl tarafından yazılan bu kapsamlı biyografide, Rosa Luxemburg’un mücadele ve yaşam seyir defteri, şimdiye
kadar yeterince bilinmeyen pek çok çarpıcı ve renkli sayfalar toplamı olarak
sunuluyor. Öncelikle ve özellikle anlamlı olansa, ideolojik ve tarihsel bir
gerekirlik olarak Rosa’nın; kuramcı ve eylemci yaşamıyla durduğu yerde,
tanıklığa çağrılan tarihle etkili bir bildiri olarak yine tartışmaya
sürülmesi..
Bu tarihsel bildirgenin yüksek sesle
okunmasına gereksinmemiz vardı.
Gereksinmemiz var çünkü; 1848 Devrimi
yenilgisini sorgularken; Eğer yenilmişsek, yapmamız gereken tek şey,
baştan başlamak.. diyen Engels’in tarihsel önemdeki suflesini; Devrim, nihai zaferin bir dizi ‘yenilgilerden’
geçerek hazırlanabildiği tek savaş biçimidir.. diye üstlenmiş Rosa, ve bu uğurda
yaşamını ortayere koyabilen, onu ölümle ifadeleyebilen bir yüreklikti.